Yeşil yıkama oldukça derin bir konu, yeşil yıkamayı ele alacaksak vicdan, sevgi ve paylaşım gibi konuları da ele almamız gerekiyor… Biz Reppatch Sözlük’deki tanımı ile başlayalım. “Kuruluşların veya şirketlerin, sürdürülebilir veya çevre dostu olduğu izlenimini yaratmak için yanıltıcı, abartılı iddialar kullanarak tüketiciye yanlış izlenim vermesi. Bu strateji, tüketici kitlesini yanıltarak satışları arttırmayı hedeflerken gerçek çevresel etkilerini gizlemeye çalışır.”
Öncelikle, kuruluşlar ve şirketler neden sürdürülebilir veya çevre dostu izlenimi yaratmaya çalışıyor?
Şu anda kara ve kutup buz örtülerini içeren Kuarterner buzullaşma dönemindeyiz. Bu dönemler genelde buzul çağı diye bilinir. Döngüsel iklim değişikliği modellerine göre Dünya tam da bu zamanlarda hafif bir soğuma dönemine girmeliydi. Fakat son 50 yılda önceki yarım yüzyıla kıyasla iki katı ısı artışı görülmekte. Yani Dünya tam olarak soğuma dönemine girmesi gereken dönemde ısınmaya başladı. Bir şeyler ters gidiyordu; hızlı nüfus artışı, çiftlik hayvancılığı, hızlı tüketim ve nüfusu hızla artan insanların anlaşılamayan davranışları.
İnsanların anlaşılamayan davranışlarını anlamlandırabilmek için geri dönüşüm ve ileri dönüşüm kavramları ortaya çıktı. Sürdürülebilirliği anlattı kuruluşlar, birleşmiş milletler 2030 yılına kadar ulaşılması gereken hedefler belirledi ve şirketler de onu takip etti.
Gerçekten takip ettiler mi? Bu bir vatandaş olarak cevabını asla bilemeyeceğimiz bir soru ve yine bir vatandaş olarak yapmamız gerekenleri yapıp üzerimizdeki vicdani sorumluluğu atmış oluyoruz. Şirketlere ve kuruluşlara attığımız bu sorumluluk onların yeşil yıkama çalışmalarını desteklemekten başka bir şey yapmıyor. Sorumuzun cevabına gelecek olursak kuruluşlar ve şirketler; sürdürülebilir ve çevre dostu izlenimi yaratmaya çalışıyor çünkü insanlık sorumlu tüketimin peşinde, vicdanını rahatlatan şeyler duymak istiyorlar. Duyup daha rahat tüketmek daha rahat çöpe atmak istiyorlar…
Bana kalırsa yeşil yıkamanın asıl sebebi insanın ta kendisinden başlıyor. Bireylerin tüketim çılgınlığı durmadığı için bu çılgınlığı besleyip para kazanmaya devam eden şirket ve kuruluşlar ise takiben sebebi.
İnsanların önce gerçekten bilinçlenmesi; hangi plastikler geri dönüşür, ileri dönüşüm nedir, ayırarak çöpe attığım atıklarımın dönüşmüş halini nerede göreceğim, bu süreçler nasıl ilerliyor vb. soruları soruyor ve cevaplarını da gerçekten arıyor olmamız gerekiyor. Cevaplar yüzümüzü güldürmeyecek veya vicdanımızı rahatlatmayacak olabilir. Bundan kaçınmak yeşil yıkama kavramını ortaya çıkarmıştır, bilincinde olmak gerek.
Yeşil yıkama örnekleri nelerdir?
Geçtiğimiz aylarda H&M yaptığı geri dönüşüm kampanyası sonrası dönüşüm için topladığı eski/artık giyilmeyen kıyafetleri Afrika’daki çöp sahalarına gönderdiği net bir şekilde ifşa edildi. Burada bir yeşil yıkama var tabii ki de fakat süreci anlatamamak da büyük bir hata. Geri dönüşemeyen atıklar tabii ki de çöpe gidecek, Afrika’ya mı nereye orasını bilmem. Benim aklıma gelen en büyük sorulardan biri; peki kim ayrıştırdı dünyanın her yerinden toplanan bu kıyafetleri? Belki de bazıları ileri dönüşüme uygun kaliteli kumaşlardan, düğmelerden, fermuarlardan vb. oluşuyordu…
Hata büyükten başlıyor, küçükler örnek alıyor… Bu yeşil yıkama akımı alıyor başını gidiyor anlayacağınız.
Eko girişimcilik yolculuğumda Türkiye’de deneyimlediğim en çok kalbimi kıran şey yeşil yıkamayı örnek alan küçükler oldu… Kim bu küçükler? Küçük markalar, küçük oluşumlar ve küçük dernekler. Birlikteliğin gücüdür sorunları çözen ve sorunu çözmektir girişimcilik. Fakat yapıyorum diyenleri ölçümlemek çok zor, “Ben sürdürülebilir bir markayım.” diyerek reklam yapan sıfırdan üretilmiş plastik ile cüzdan üreten bir markaya rastladım geçen. Mesaj attım; “Ürünlerimiz geri dönüştürülebilir.” diyor, buymuş onları sürdürülebilir yapan… Kadın üreticiyi destekliyorumcular var mesela sürdürülebilir olduklarını söylüyorlar. Peki ham madde ne? Kullanım sonrası ne olacak? Atölye atıkları ne oluyor?
Anlayacağınız çok sorum var fakat kimisine sormaya gerek bile kalmıyor; marka sahibinin bakışı, konuşması ve genel olarak düşünceleri de sürdürülebilirliğinin yalan olduğunu kolaylıkla ortaya koyuyor. Çünkü sürdürülebilirliği destekleyen gerçek savaşçılar paylaşır, anlatır, örnek olur ve yardımcı olmaya çalışır. Yöntemini saklayan, bilgisini paylaşmaya çekinen ve Dünya’nın olması gereken düzenine döndüğünü değil de paraya para demediği günlerin hayalini kuran kişiler yalancıdır; yeşil yıkama yapıyordur.
Sonuç olarak bu büyükten küçüğe, küçükten büyüğe devam eden bir kurgu. Önüne geçmek yine bizim elimizde; araştırmak, sorgulamak, anlamadıkça tekrar tekrar sorgulamak ve her geçen gün öğrenime devam etmek bu yalanı söyleyen oluşumları yok edecek ve Dünya’mızın geleceğine büyük katkı sağlayacak.