1950 yılından 2013 yılına kadar üretilen küresel plastiğin %2’ye varan miktarının okyanusa girdiği ve orada biriktiği varsayımıyla, 2013 yılı sonu itibarıyla dünya okyanuslarında 86 milyon ton plastik deniz çöpü stoğu olduğu düşünülüyor ve bunların bir kısmı kayalara tutunarak okyanusta kalıcı yer etmeye başlamış.
Plastiglomerat, plastik tarafından bir arada tutulan tortul tanecikler ve diğer doğal kalıntıların (örneğin deniz kabukları, ahşap) karışımından oluşan bir kayadır. İnsanlığın varoluşundan bu yana dünyaya verdiği zarar doğrultusunda ortaya çıkmış bu kavram ilk olarak 2006 yılında Hawaii’de bulunan bir kaya ile keşfedildi.
Plastiklerin denize, okyanusa, doğal ortamlara atılması ve neredeyse %90’ının dönüştürülmüyor olmasının bir sonucu olan bu durum her ne kadar doğanın her şeyi kabulünün bir göstergesi olarak yüzümüzü güldürse de dünyanın geleceği için büyük tehlike taşıyor.
Bilim insanları tarafından gelecekteki fosiller olarak hayatta kalabileceği düşünülen plastiglomeratlar; ekosistem için nasıl bir tehlike arz ediyor?
Hem doğrudan tüketim (içme suyu), dolaylı tüketim (maruz kalan canlıların yenmesi) hem de çeşitli hormonal mekanizmaların bozulması yoluyla canlıları doğrudan etkileyebilir.
2023 yılının Mart ayında Brezilya’nın Trindade adasında da rastlanan plastiglomeratlar, deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktığı bu özel bölge için büyük tehlike oluşturuyor. *
Bazı jeofizikçiler ve jeologlar doğru gömme koşulları sağlandığında plastiglomeratların geldikleri petrol kaynaklarına geri dönebileceklerini düşünüyorlar.
Bu kayalar yalnızca plastikten oluşan parçacıklardan daha yoğun olduğu için gömülme ve kaya formunda korunma ihtimalleri yüksek.