Yaklaşık iki yıldır sürdürülebilirlik çatısı altındaki çeşitli kavramları akademik alanda inceliyorum ve ilgili yayınlar yapıyorum. Yine bu konular üzerine uzman kişilerle görüşüyorum fikirlerini alıyorum hatta bilimsel alanda derinlemesine mülakat çalışmaları yapıyorum. Ki bu tarz mülakatların literatüre bilgi katma açısından son derece değerli olduğunu düşünüyorum çünkü teori ve pratik arasında farklılıklar olabilir. Özellikle bu iş ile ilgili çeşitli firmalarda çalışan insanların deneyimlerinin literatüre katkı sağlaması için mülakat örnekleri oldukça etkili.
Bu blogun konusu başlıktan da anlaşılacağı üzere geri dönüşüm ve ileri dönüşüm. İki kavramın da günümüz çevre sorunları düşünüldüğünde gündemdeki yerini koruyacağını düşünüyorum. Öncelikle geri dönüşüm; kullanım süresi dolmuş herhangi bir ürünün çeşitli endüstriyel işlemlerden geçerek başka bir ürüne dönüşmesidir. Fakat bu süreçlerde ürünün niteliğinde kayıplar yaşanır, ilk ürüne göre daha az kaliteye sahip ürünler üretilir. Örneğin, atık plastiklerden siyah çöp poşeti yapılması gibi.
İleri dönüşümü ele alacak olursak; artık atık olarak nitelendirilen herhangi bir ürünün işlenerek daha nitelikli yeni ürünlere dönüştürülmesini kapsayan bir süreçtir. Geri dönüşümün aksine burada ortaya çıkan yeni ürün değer kazanır, tüm bu süreçler zanaat ya da yavaş üretim ile ilişkilendirilebilir. İleri dönüşüm yöntemi ile üretilen yeni ürünler; üreticiye bağlı olarak biricik ya da sınırlı sayıda olabilir.
Yazının geri kalanı için bu kavramları anlamamız önemli. Öncelikle şunu söylemeliyim ki bloğun bu kısmı tamamen benim düşüncelerimi ifade ettiğim eleştiriye ve tartışmaya açık bir alan.
Son dönemlerde ileri dönüşüm ağımın daha da genişlemesi; plastik, metal, kağıt gibi farklı disiplinlerdeki malzemeleri tanımam, ortaya çıkan dönüşüm ürünler ve üretim şekilleri üzerine düşündükçe, bu üretim şekillerinin bahsettiğim tanımlardan hangisini kapsadığı ile ilgili düşüncelerim körüklendi. Aslında dönüşen yeni ürünlerin hangisini kapsadığı değil nasıl daha nitelikli bir hale geldiği ile ilgileniyorum. Şu zamana kadar bunu sağlayan tanım ileri dönüşümdü. Çünkü geri dönüşümde hep bir niteliği kaybetme daha alt kalitede bir ürün oluşumu söz konusuydu.
Kendi alanım olan tekstil sektörü için, geri dönüştürülen tekstil ürünlerinden oluşan lifler normal liflere göre daha kısa olur, bu da doğrudan iplik kalitesini ve ortaya çıkacak olan ürünü etkiler. Bu dönüştürülmüş kısa liflerden üretilen giysiler ise sürtünme ve yıkanma gibi dış faktörler sonucu daha çabuk yıpranır. Üretimlerde geri dönüştürülmüş lifler belli bir oranda kullanılır, bu oranı %30, %40 gibi düşünebiliriz, bunun sebebi kısa liflerin uzun liflerle karıştırılarak üretilecek ipliğin mukavemetinin arttırılmasıdır. Fakat geçtiğimiz aylarda bir görüşmemde, geri dönüşüm tekstil liflerinin kısa olmasından bahsettiğim sırada, tekstil alanında uzman bir yönetici; artık istenilen boyutlarda lif uzunluğunun sağlandığından bahsetti. Bu konu elbette ki teknolojik gelişmeler ile paralel bir şekilde ilerliyor. Ben de konu üzerine biraz araştırma yaptım çünkü tekstil geri dönüşümündeki kayıpların bir nevi telafisi olabilirdi bu durum. Sonuç olarak lif boyu sorunu çeşitli çözümlere ulaşmıştı.
Başka bir örnek verecek olursam; yine günümüz teknolojilerinde pet şişenin hızlı bir şekilde tekstil liflerine dönüştüğünü görebiliriz. Burada pet şişe için bir nitelik kaybı söz konusu mudur? Dönüşmüş olduğu tekstil lifi daha kalitesiz bir ürün müdür? Öyleyse neden tekstile dönüşüyor? Bu gibi sorular ileri dönüşüm ve geri dönüşüm arasındaki belki de en belirleyici unsurlardan biri olan malzemenin daha iyi bir noktaya getirilmesini kapsar mı?
Bugün hepimizin bildiği markalardan biri olan Cif, İstanbul boğazına yerleştirdiği çöp kaparlar yoluyla topladığı atıklardan Cif Kadıköy Parkını inşa etti. Burada niteliğin arttırıldığını görebiliriz fakat marka bunu geri dönüşüm olarak tanımlamış. Bana kalırsa kesinlikle ‘‘ileri dönüşüm’’.
İki kavram arasındaki diğer bir fark; endüstriyelleşme. Çünkü endüstriyel bir üretim demek karbon ayak izi demek. Dönüştürürken tekrar enerji kullanmak demek. Bir yandan fayda sağlarken öte yandan harcanan enerji ve ortaya çıkan karbon ayak izi söz konusu. Tabii ki bu süreçlerin getirileri ve götürüleri oldukça önemli ve buna göre bir dönüşün sağlanıyor. Peki ileri dönüşümün endüstriyelleşmesi kulağa nasıl geliyor? Açıkçası bunun yakın gelecekte karşımıza çıkacağını düşünüyorum. Atıkların niteliğini arttırarak dönüştürmek yeni bir çözüm önerisi olarak sunulduğunda kulağa hoş geliyor. Ama böyle bir dönüşüm sürecinde de karbon ayak izi ve enerji tüketimi kapıda bekliyor olacak.
Öte yandan yavaş üretimi benimseyen ileri dönüşüm ürünler, atığa toptan bir çözüm önerisi mi? Bireysel anlamda ya da daha küçük topluluklar halinde ileri dönüşüm yapmak atıkların yüzde kaçını dönüştürüyor olur? İleri dönüşüm her şeyden önce bir felsefedir ama yöntemler geliştirilip daha fazla atık dönüştüğünde daha etkili bir sonuca varılır mı? Tüm bunları düşünmeye başladığımda bu iki kavramın arasındaki keskin çizgiler bulanıklaşmaya başladı. Tabi bu ileri dönüşümün endüstriyelleşmesi sürecini kapsar. Bugün bireysel olarak dönüşüm yapan kişilerin, ki sosyal medyada bile sıkça örneklerine rastlıyoruz, çalışmalarını ileri dönüşüm olarak aktarmaları gerekir.
Belki de gelişen teknoloji ve yeni dünya düzeni ile şu an birçok insan için ayrımı henüz oturmamış olan bu tanımlar yeniden yapılacak. Bu alanda ar-ge çalışmaları yapan bir topluluğun parçası olarak şunu söyleyebilirim ki; dönüştürülürken atıkların niteliği arttırıldıkça, kullanım alanı genişledikçe ve elbette ki fayda sağladıkça bunun devamlılığının olmasından yanayım.