Tüketim Bağımlısı Kasım, tüketim kültürünün doruk noktasına ulaştığı fakat aslında masum olan Kasım ayını anlatıyor.
İkinci el kıyafetler sattığım, Trendyol’un iştiraki olan Dolap uygulamasından gelen siparişler doğrultusunda sık sık kargoya gidiyorum. Kasım ayı itibari ile kargo firmasındaki atmosfer çok yoğun ve gergin. Ben de hemen üzerine bir araştırma yapayım ve hem kendi düşüncelerimi hem de küresel verileri paylaşayım dedim.
Neden Kasım Ayı Tüketim Bağımlısı?
Kasım ayı içerisinde dünya çapında alışveriş akımı fenomeni haline gelmiş iki özel tema var. Bunlardan biri Kara Cuma (Black Friday) diğeri ise Siber Pazartesi (Cyber Monday). Kara Cuma akımı 1950’li yıllarda Amerika’da başlamış olup 2000’lerin başlarında uluslararası bir alışveriş fenomenine dönüşmüştür. Özellikle e-ticaretin hayatımıza girmesi sonrası Kara Cuma gittikçe büyüyen bir akım haline gelmiştir. Büyük markaların akıma katılması ve teşvik etmesi, günümüzde Kasım ayının tamamını alışveriş çılgınlığına dönüştürmüş durumda. Siber Pazartesi ise, online alışverişi desteklemek amacıyla 2005 yılında Shop.org tarafından ortaya çıkarılmıştır. İlk ortaya çıkışında 484 milyon dolar olan Siber Pazartesi harcamaları, 2023’te 12,4 milyar dolara ulaşarak %9,6 artış göstermiştir.
Tüketim Bağımlısı Kasım’da Kazananlar ve Kaybedenler
Dünya çapında alışveriş fenomenleri haline gelmiş, Kasım ayının çılgın günleri Kara Cuma ve Siber Pazartesi’nin etkilerini “kazananlar” ve “kaybedenler” olarak iki kategoriye ayırdım.
Tüketim Bağımlısı Kasım’da Kazananlar
- Perakendeciler ve E-ticaret Şirketleri: Büyük perakende zincirleri, e-ticaret siteleri ve teknoloji devleri bu indirim günlerinde büyük kar elde ediyor. Örneğin, 2023 yılında sadece ABD’de, Kara Cuma haftasında 9,8 milyar dolarlık online alışveriş yapıldı; bu da bir önceki yılın %12 üzerinde, Cyber Monday satışları ise 12,4 milyar dolara ulaştı.*
- Lojistik ve Kargo Şirketleri: Artan online alışveriş talebi, kargo ve lojistik şirketlerinin iş hacmini oldukça büyütüyor. Özellikle Black Friday ve Cyber Monday döneminde milyonlarca paket gönderiliyor, bu da kargo şirketlerine yüksek kar oranları getiriyor.
- Tüketiciler (Kısa Vadede): İndirimlerden yararlanan tüketiciler, pahalı teknolojik ürünleri veya kıyafetleri normalden daha uygun fiyatlara satın alabiliyor. Bu günler, birçok tüketici için büyük avantaj sağlıyor, ancak bu kazanımlar çoğu zaman yalnızca kısa vadede geçerli oluyor, buna yazımın devamında daha detaylıca değineceğim.
- Dijital Pazarlama Ajansları: Şirketlerin büyük reklam ve kampanya bütçeleri ayırması, dijital pazarlama ajanslarının da bu süreçten kazanç sağlamasına sebep oluyor. Sosyal medya reklamları, e-posta kampanyaları ve diğer dijital tanıtımlar için yapılan harcamalar, ajansların karlılığını arttırıyor.
Tüketim Bağımlısı Kasım’da Kaybedenler
- Küçük İşletmeler: Küçük ve yerel işletmeler, büyük markalarla rekabet edemedikleri için bu süreçte zorlanabiliyorlar. Dev perakendecilerin fiyat kırması ve yüksek reklam harcamaları, küçük işletmelerin müşteri kaybetmesine ve hatta bazı durumlarda iflasa sürüklenmesine bile yol açabiliyor.
- Çevre ve İklim: İndirim günlerinde artan tüketim, çevre üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Üretimden kaynaklanan karbon salınımı artarken, özellikle hızlı moda sektöründe ortaya çıkan plastik ambalajlar ve iade oranları çevresel atık miktarını ciddi oranda arttırıyor. Bu konudan detaylıca bahseceğim.
- Tüketiciler (Uzun Vadede): İndirim günlerinde yapılan alışverişler, aşırı tüketime ve gereksiz harcamalara yol açabiliyor. Bu durum, tüketicilerin uzun vadede borç yükünün artmasına, maddi sorunlar yaşamasına ve hatta finansal stresle karşı karşıya kalmasına neden olabiliyor.
- İşçi Sağlığı ve Çalışma Koşulları: Talep artışı, üretim ve lojistik sektörlerinde çalışan işçilerin daha uzun ve yorucu mesailerde çalışmasını gerektiriyor. Özellikle yoğun üretim yapılan ülkelerdeki işçiler düşük ücretlerle uzun saatler çalıştırılarak maalesef ki sömürülebiliyor. Bu durum, çalışanların sağlığını ve iş güvenliğini olumsuz etkiliyor.
Bu alışveriş fenomenleri büyük ekonomik kazançlar sağlarken, çevresel ve sosyal açıdan ciddi problemler ortaya çıkarıyor.
Bir Alışveriş Furyası mı Savaş Alanı mı?
Yazımızın başında da bahsettiğim üzere aslında bu konuya Reppatch’in savunduğu ilkelerden gelmedik. Benim Nil Karul olarak ikinci el kıyafet satışı yapmam ve akabinde Tüketim Bağımlısı Kasım’a geldiğimizi kargo firmasına olan ziyaretimden anlamış olmamdan geldik. Şimdi önceki cümlemdeki değeri anlatacağım. Kasım indirimlerini fark bile etmeyen birey artık kullanmadığı ve iyi durumda olan kıyafetlerini ikinci el uygulamasından uygun fiyatlara satıyor. Bunu yapmasının en büyük amacı da sürdürülebilirlik şartlarına bağlı yaşayan bir birey olması. Kargo firmasına satılan ürünlerini teslim etmek için gittiğinde yoğun ve gergin bir ortam ile karşılaşıyor, kısacası savaş alanı.
Kasım ayı için kullandığım savaş alanı tanımı tamamen Kasım ayında mağdur olanları tanımlıyor. Savaş alanında neler olur? Güçsüzler mağdur olur, sömürülür. Doğaya ve insana da çok büyük zararlar verilir. Büyük markalar, perakendeciler ve hızlı moda markaları daha çok satış yapsın, daha çok para kazansın ve tüketiciler daha çok tüketsin diye Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Kamboçya ve Çin gibi ülkelerde 10-14 yaş aralığındaki çocuk işçiler gece gündüz tehlikeli şartlarda çalışıyor. Bu benim için savaş alanından başka bir şey değildir. Üstelik bu sadece üretim kısmı. Üretimden sonra bu ürünlerin dağıtımı, satışı ve tüketiciye ulaşana kadarki süreci bir düşünsenize…
Kariyerimin başlarında çalıştığım bir e ticaret şirketinde Kara Cuma’da 1 hafta kesintisiz çalışmıştık ve hepimizin rolleri operasyon çalışanı olarak değişmişti. Ciro rekorları kıran şirket bizlere küçük bir meblağ ek ödeme yapmıştı. Bu ek ödemelerin Kasım ayı boyunca çok çalışmak zorunda kalan herkes için yapıldığını düşünmek istiyorum. Fakat ne bu ek ödemelere dair umudum var ne de çalışanların emeklerinin karşılığını alabileceklerine dair…
Üstelik savaş alanı burada sona ermiyor. Kasım ayının tüketim bağımlılığı doğada da bir savaş alanı oluşturuyor. Bu savaş aslında tamamen insan ve doğa arasında. Bizler sabırla hergün yılmadan yavaş modayı ve bilinçli tüketimi anlattıkça karşımıza absürt durumlar çıkıyor. Mesela Kasım ayında satın alınan ürünlerin %80’i ya iade ediliyor ya da hızlıca çöpe gidiyor. Bu durum, paketleme malzemelerinden kaynaklanan plastik atıklarını %15 oranında artırıyor. Bu da hem paketleme malzemelerinin atık miktarını hem de çöp sahalarına giden süresi dolmuş ürünlerin miktarını arttırıyor.*
Şimdi bir birey olarak düşünelim, aldığımız ürünlerin ortalama %80’ini her yıl çöpe atsak, nasıl olur? Paramızın %80’ini çöpe atmak ile eş değer değil midir bu?
Biz tüketiciler paralarımızı çöpe atalım ve daha çok doğaya zarar verelim diye büyük markalar para kazanıyor. Bu paraları biz cebimizden çıkarıp seve seve veriyoruz. Seve seve yaptığımız eylemlerimizin bu kadar büyük zararları olması normal mi? Bence hiç normal değil. Bir şeyi satın almadan önce bir saat bile düşünmek açıkçası benim hayatımda etkili oluyor, o sürede seçtiğim ürüne gerçekten ihtiyacım olup olmadığına veya gerçekten isteyip istemediğime karar vermiş oluyorum. Fakat gelin görün ki saatlik indirimler bile var artık. Neden? Tam olarak iki kere düşünmeye vaktimiz olmaması için.
Bir tüketici olarak kararlarımı yönetmeye çalışan markaların hiçbirinden alışveriş yapmıyorum. Yavaş ve saygılı üretimi destekliyorum, onlardan alıyor ve onların tanınması için elimden geleni yapıyorum. Bahsettiğim kargo firmasındaki çalışanların iş yoğunlukları; dünya çapında hızlı moda sektöründe çalışan çocuk işçiler; her yıl doğaya atılan 92 milyon ton tekstil atığı ve daha saymakla bitmeyen Tüketim Bağımlısı Kasım’ın sebep olduğu problemler bizim ortak problemimiz. Biz kendimizden başlarsak ve tüketici olarak kararlarımızı yönetirsek paramız ile ürün satın aldığımız markaların davranışlarını değiştiririz. Tüketicilerin kararlarını markalar değil, tüketicilerin kendileri vermeli.