loader image
reppatch-blog-fast-fashion

Bilinçlen, bilinçlendir:

reppatch-blog-fast-fashion

Hızlı Moda: Yeter Artık

Hızlı Moda: Yeter Artık, bir isyan değil, bir tanımlama ve takiben kişisel deneyimler ile tavsiyelerden oluşuyor. Bu yazıda, hızlı moda tanımının ilk ortaya çıkışından günümüze kadar olan etkilerini, negatif sonuçlarını ve bu duruma karşı nasıl bireysel olarak adımlar atabileceğimizi ele alacağım. Moda sektöründeki hızlı tüketim döngüsünün içinde boğulmadan, bilinçli seçimler yaparak nasıl sürdürülebilir bir moda anlayışına geçiş yapabileceğimizi birlikte keşfedeceğiz.

Hızlı moda tanımı 1970’lerde ​​perakendecilerin üretimlerini Batı ülkelerindekinden daha düşük ücretler ödeyebilecekleri Asya’daki ülkelere ihraç etmeye başladığında ortaya çıktı. Şirketler trendlere ayak uydurmak için üretimi hızlandırdıkça 2000’lerde yılda 4 kez çıkarılan yeni giyim koleksiyonları bazı markalarda 36 koleksiyona kadar çıktı. Yılda 4 kez çıkarılan koleksiyonları düşününce büyük dünya markalarının lüks atölyelerinde yaptıkları özel defileler geliyor aklıma, özenle hazırlanan ve aylarca çalışılan koleksiyon çıkarma süreci neredeyse yok oldu. Hızlı moda tanımı büyüdükçe de markalar tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışma bahanesi ile şirket stratejilerini tamamen değiştirdi.

Hızlı moda marka stratejilerini nasıl değiştirdi?
  1. Hızlı üretim ve buna bağlı olarak gelişen hızlı tüketim döngüleri

Markaların davranışları tüketicilerin davranışlarını belirler ve takiben tüketici davranışları da marka davranışlarını belirler. Bu döngü bu şekilde devam eder. Markalar tüketiciye yeni koleksiyonlarını ard arda sundukça tüketici yeni ürünleri daha az bekler ve hep yeniyi gözler oldu.

  1. Düşük maliyet ve yüksek hacim

Markalar maliyetleri düşük tutmak için üretimlerini düşük ücretli iş gücüne sahip ülkelere doğru kaydırdı. Buna bağlı olarak da yüksek hacimli üretim yaparak maliyet avantajı elde ettiler. Düşük maliyetli üretim, daha uygun fiyatlı ürünlerin piyasaya sürülmesini sağladı ve bu da markaların tüketici kitlelerinin artmasına sebep oldu.

  1. Yeni trendler

Gelişen teknoloji ve sosyal medyanın hayatımızın merkezine yerleşmesi ile markalar tercih edilenin benzerini üreterek risk almaktan kaçındılar. Bu kaçınma aslında moda sektöründe çalışan tasarımcıların yaratıcı zekaları ile ortaya çıkaracakları ürünlerden ziyade aynılaşmaya sebep oldu. Markaların, ürünlerin ve tüketicilerin aynılaşması…

  1. Düşük kalite

Hızlı moda takibinde gelen hızlı üretim ve üretimde düşük maliyet kavramları sadece çalışan maliyetini düşürerek ortaya çıkmadı. Markaların stratejilerinde gözle görülür ve tüketiciye de zamanla alıştırılmış bir değişiklik oldu. Ürünlerin kullanım ömrü kısaldı, daha hızlı yıpranır ve eskir oldular.

Hızlı Moda Kavramı ile Ortaya Çıkan Bir Gerçek: Kısa Ömürlü Ürünler ve Düşük Kalite

Hızlı moda kavramına takiben üretilen ürünlerin kullanım ömrü kısaldı ve markalar maliyetleri düşürmek için kaliteyi zamanla azaltarak artık tamamen göz ardı etmeye başladı. Hızlı moda markaları, düşük maliyetli üretim yapmak için en ucuz malzemeleri kullanmayı tercih ettiler. Polyester, naylon ve akrilik gibi sentetik kumaşlar, doğal liflerden daha ucuz olduğundan yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Ancak bu sentetik malzemeler, daha az dayanıklı ve zamanla hızla aşınan özelliklere sahipti. Üstelik kullanım ömrünü hızlıca tamamladığı için geri dönüşümü de hızlıca yapılması gerekiyordu fakat bu kadar kısa ömürlü bir materyal döngüsü olabilir mi? Geri dönüşümün zaten ana materyalin kalitesini düşürdüğünü biliyoruz. Peki markalar daha çok kazanmak için takip ettikleri bu strateji ile ne kadar çevre dostu seçimler yapıyordu? Bu sorunun cevabı muamma, bize kalırsa çevreyi hiç düşünmeden hareket ediyorlardı. Şirketi kâra geçirmiş olmaları büyük bir başarı iken negatif sonuçlarına tabii ki de odaklanmadılar.

Hızlı moda’nın negatif etkileri:

Düşük Kaliteli Hammadde: Küresel giysi üretiminde kullanılan kumaşların %60’ı sentetiktir ve bu malzemelerin biyolojik olarak parçalanması mümkün değildir.

Özensiz İşçilik: Hızlı moda kıyafetlerinin %85’i ilk 6 ay içinde çöpe atılır.

Çevresel Kirlilik: Moda endüstrisi, küresel karbon emisyonlarının %10’undan sorumludur ve her yıl 92 milyon ton tekstil atığı üretir.

Yüksek Karbon Emisyonları: Sentetik kumaşlar, pamuk veya yün gibi doğal malzemelere göre %50 daha fazla karbon emisyonu üretir.

Artan Atık Miktarı: Her yıl yaklaşık 85 milyar giysi üretilir ve bunun büyük bir kısmı çöpe gider.

İşçi Sömürüsü: Bangladeş’te bir tekstil işçisi günde ortalama 3 dolar kazanır ve çoğu işçi haftada 96 saat çalışır.

Hızlı Moda Döngüsü: Hızlı moda markaları, yılda 12 ila 36 yeni koleksiyon sunar.

Kalitesiz Aksesuarlar: Kıyafetlerin %70’inde düğmelerin veya fermuarların ilk 3 kullanımda bozulduğu rapor edilmiştir.

Sürdürülebilirlik Eksikliği: Moda endüstrisinin sadece %1’i döngüsel ekonomiyi benimsemiştir.

Bağış ve İkinci El Zorlukları: Bağışlanan kıyafetlerin %84’ü doğrudan çöpe gönderilir çünkü satışa uygun bulunmaz.

Yani hızlı moda ile gelen tek pozitif rakam ve oran markaların kazançları yönünde. Peki sizce de artık yetmez mi?

Hızlı Moda: Yeter Artık

Biz tüketicilerin tek öğrenmesi gereken markaların kazançlarından ziyade sebep oldukları atık miktarı, karbon emisyonu, kalite düşüklüğü ve çalışan hakları ihlalleri. Kendimden örnek vermem gerekirse benim deneyimim bu oranın gün geçtikçe daha çok arttığı yönünde. 10 yıl önce H&M’den aldığım bir ürünü hala giyebiliyorken 1 yıl önce aldığım ürünü neden hala giyemiyorum? Kendi hayatımızı ve seçimlerimizi sorguladığımızda bir yüzleşme başlıyor. Gerçekler ile yüzleşme…

Yeter artık, ben bir tüketici olarak kandırılmak istemiyorum. Benimle kullanım ömrünü tamamlayan bir ürün yıpranmış veya bozulmuş olmamalı. Benim zevklerim ile artık örtüşmüyor olmalı ve ürün hayatımdan kendisi çıkmamalı ben onu kendim ikinci el olarak satarak, ileri dönüştürerek veya bağışlayarak hayatımdan uğurlamalıyım. Çok mu romantik bir yaklaşım bu, hayır sanmıyorum. Beğenerek ve heveslenerek aldığımız bazen stoğu gelsin diye aylarca beklediğimiz ürünler artık beğenmediğimiz ürünler haline gelebiliyor. O kadar beğenerek ve hevesle alınan ürünler neden değersizce  çöpe gidiyor ki? Bu çöpe gidişe sebep olan moda sektöründeki büyük perakende mağazalarının hepsidir. O yüzden, yeter artık.

Bireysel olarak yaptığımız tüm seçimler büyük resmi düşününce gözümüze değersiz gelebilir, bu normaldir. Fakat gerçek şu ki değil, her öğrenilen gerçek bir kolektif bilinç tohumudur. Ekilen tohum, biz onu suladıkça büyür. Biz öğrendikçe ve seçimlerimizi değiştirdikçe çevremiz de öğrenir ve takiben onların çevreleri de derken bu sonu gelmez bir döngünün kıvılcımını ateşler.

Hadi gelin bugün bu döngünün kıvılcımı ateşleyelim!

Her yeni sezonda bir yenileme döngüsüne girelim:

  1. Artık beğenmediğimiz kıyafetlerimizi başkaları beğenebilir Türkiye’de Dolap, globalde Vestiaire gibi uygulamalardan satalım veya kiralayalım.
  2. Dolabımıza bu sezon yeni ürünler eklemek istediğimizde daha düşük maliyetli seçimler yaparak hem cebimizi hem de doğamızı korumak mümkün, ikinci el alışverişi veya kiralamayı tercih edelim.
  3. Butik üretim yapan markaları tercih ederek kaliteli hammadde kullanımına olan arzı arttıralım.
  4. İleri dönüşümü öğrenerek artık beğenmediğimiz ürünleri beğendiğimiz ürünlere dönüştürmek için lokal terzilerden destek alalım.
  5. Bağış yapalım, yeterince iyi bakarsanız ihtiyacı olan birileri her zaman bulunur.
  6. Geri dönüşümü destekleyelim, belediyelerin atık toplama noktalarını tanıyalım ve ayrıştırdığımız atıklarımızı doğru şekilde geri dönüşüme gönderelim.

Markalar yılda 36 koleksiyon çıkarmak için uğraşırken biz yılda 4 kere seçimlerimizi gözden geçirerek bu döngünün kıvılcımını ateşlesek neler olur düşünebiliyor musunuz?

Ben düşünebiliyorum, o yüzden hızlı moda için yeter artık diyorum. Dolabımı yenileme döngüsüne girdim ve 10 gün içerisinde 8 tane ikinci el ürün sattım. Benimle ömrünü tamamlamış ürünleri hevesle kullanacak yeni sahiplerine ulaştırmak müthiş bir haz. Yavaş modayı ve sürdürülebilirliği desteklemek de ömür boyu sürülecek bir sefa. 

Hızlı Moda Dışarı, Yavaş Moda İçeri

Hızlı moda, tüketim alışkanlıklarımızı köklü bir şekilde değiştirdi ve çevresel, ekonomik, sosyal birçok olumsuz etki oluşturdu. Ancak bu olumsuzluklar karşısında harekete geçmek, bireysel seçimlerimizi yeniden gözden geçirmek, sürdürülebilir bir yaşam tarzını benimsemek biz tüketicilerin elindeki bir fırsat. Bu yazıda paylaştığım kişisel deneyimler ve tavsiyeler, hızlı modanın getirdiği sorunları fark etmenin ve bu sorunlarla başa çıkmanın yollarını aramanın başlangıç noktası olabilir.

Unutmayın, küçük değişimler büyük farklar yaratabilir. Her birimizin katkısı, toplumsal bilinci artırarak daha sürdürülebilir bir moda dünyası için umut ışığı olabilir. Gelin, birlikte bu döngüyü kırarak daha bilinçli ve çevre dostu tercihler yapalım. Moda ve tüketim alışkanlıklarımızda köklü bir değişim başlatmak, hem kendimiz hem de gezegenimiz için en değerli adım olacaktır.

Yavaş modayı ve sürdürülebilirliği destekleyerek, hem modanın hem de gezegenimizin geleceğine katkıda bulunabiliriz. Her yeni seçimimizde bu bilinçle hareket edersek, daha adil ve dengeli bir dünya yaratma yolunda önemli bir adım atmış olacağız. Unutmayın, gezegenimiz için en büyük tehdit onu bir başkasının kurtaracağına olan inançtır.

Nil Karul

İlgini çekebilecek diğer yazılar: