Çevrelerine duyarlı insanlar iyi birer gözlemcidir. Gittikçe çoğalarak bir araya gelen bu bireyler bolca düşünürler, her şeyin içindeki değeri gören şahane sanatçı yaratıcılar da onlardan çıkar. Dünya onlar için korunması gereken capcanlı sevgili bir dost gibidir.
Sen de aşırı ve bilinçsiz tüketimden, etrafın hoyratça kaba kirliliğinden yorulup, ne bulursan ileriye doğru değer üreterek güzele dönüştürmeye merak sarmış olmalısın ki, bu satırlarda buluştuk. Eminim “Nerede tükendik? Bu güzelim dünya nasıl bu halde? Çöpün çöp olmadığı bilinci ile değer katan ürünler üretmenin yanında, hayatımızı daha büyük çaplı ileri dönüştürmek mümkün mü?” konusu senin de kafana takılıyordur.
Ben de birçoğumuz gibi hayatımızı içten ileri dönüştürmek üzerine çok uzun yıllardır düşünenlerdenim.
Sanırım 2018 Aralık ayı idi. Örgü saçlı genç aktivistin Birleşmiş Milletler İklim Zirvesindeki konuşmasında;
” Hükümetler arası İlkim Değişikliği Paneline (IPCC) göre hatalarımızı geri döndüremeyeceğimiz noktaya varmaya 12 yıldan az bir zaman kalmış durumda. Bu süre içinde tüm toplumun her yönünde şimdiye kadar benzeri görülmemiş değişiklikler yapılması gerekiyor. Karbondiyoksit (CO2) salınımlarımızda en az %50 indirime gidilmesi de buna dâhil. Eviniz yanıyormuş gibi hareket etmenizi istiyorum, çünkü yanıyor. Çevre ile duyarlı yaşama geçmek zorundayız” diyeli bir hayli zaman geçti. İçinde kocaman bir 2 yıllık pandemi, bolca büyük yangın, alışılmamış hızda mevsim dışı seller gibi çevre felaketleri ile dolu dolu neredeyse 5 buçuk yıl olmuş.
Yetmezmiş gibi, ağaçsızlaştırılan toprak ve erozyon nedenli besin zinciri bozulan gıdalar sayesinde beslenme,sağlık sorunları ve bir de kuraklık derdi eklendi. Ocaklarımızı vuran ekonomik felaket olarak evlerimize yansıyan bir zincirleme kaza var ki dünyada da pek güncel.
Bütün dünyayı sarsan bu haller tüm canlı hayatı etkilerken insan olarak yaşam zincirinin en güçlü halkası konumundayız. Evet, hem en çok etkilenen, hem çok güçlü, hem de en önemli halkasıyız. Çünkü seçimlerimizle, beklentilerimizle, düşüncelerimizle, eylem ve duygularımızla çevremizi birebir etkileyebilen bir yetimiz var.
Bütüncül -holistik – kelimesini duymuşsundur. Eylemleri esnasında tümün hayrına adımlar atarak çevresi ile duyarlı yaşamaya sorumlu olduğunu bilerek yaşamayı seçenler holistik bir yaşam seçenlerdir. Doğduğumuzda direkt annemize bağlıyızdır ya, annemiz de bütünü ile bu bilinçle bize bağlıdır hani. İşte bu içten bağlı olma bilinci, bütünle bir olma hissi bize doğuştan verilen bir hediyedir. Ne üzücüdür ki zamanla bu yetiyi yitirir yeniden bir “içsel ileri dönüşüm” sürecine ihtiyaç duyarız. Doğu ekolleri sayesinde kendi kişisel dönüşüm yolumu ararken bebek yaştaki kreşlerde işte bu bilinci korumak, hatta unutturmamak için bütüncül eğitim veren okullar gördüm. Onlara göre dışarıda kendilerinden ayrı bir şey olmadığı için sürdürülebilirlik de hali ile kendiliğinden geliyor. Düşüncelerinde, duygularında ve eylemlerinde içten dışa duyarlı seçimlerle bağlantılı yaşamanın bir kelebek etkisi yaratabileceğini biliyorlar.
İleri yaşlarda karar verilen içsel ileri dönüşüm ise, bilinçli farkındalık, kişisel gelişim çalışmaları ve dönüştürücü deneyimler aracılığıyla bireyin inançları, değerleri, davranışları ve duygusal durumları üzerinde yapıcı değişiklikler yaparak daha sağlıklı, çevresi ile duyarlı bağlar geliştirerek mutlu, tatmin edici bir yaşam sürmesini sağlar.
Bugün dünyada yaşanan büyük varoluş krizinin altında bütününden kopmuş insan bilincinin yattığına eminim artık. Düşüncesizce üretilen atıklar ve zihnimizdeki çöpler bana göre aynı düşüncesizlik ve farkında olmama halinin birer yansıması. İşte bu yüzden önce içeride bir “İleri İçsel dönüşüm” ile başlamalıyız diye düşünüyorum.
Kendimi gözlemlemeye başladığım ilk yıllardı. Birgün umutsuz bir ruh hali ile Maçka parkında yürürken yüz kaslarımın yerlerde süründüğünü fark ettim. İşaret parmaklarımın yardımı ile yanaklarımı şakaklarıma doğru kaldırdığım an hali ile bir gülme tuttu. Çok sonraları kaslarımızın duygu durumumuzu etkileyecek kadar güçlü birer duygu ve düşünce kaldıracı olduğunu öğrendim.
Şimdi yukarıdakilerin dışında hayatlarımızda nelerin iyi gitmediğini gel birlikte listeleyelim desem, kim bilir hemen nasıl da upuzun bir liste çıkardı. Sorunlar, aksilikler, zorluklar, gecikmeler, hayal kırıklıkları, bir sürü beklenti ve onların peşi sıra gelen duygular aklımıza ve kalbimize çöp yığınları gibi doluşur, o an’a, hatta bize ait olmayan bir sürü çöp nedeni ile yüzümüz asılırdı.
Dikkatimizi duruma vermediğimiz için gün içinde bütün bu şikâyet ettiklerimizi sıkça ve defalarca düşünüp hayal ettiğimizin, yetmedi sosyal medya ve Tv’de defalarca korku, şikâyet ve öteki haberlerini gördüğümüzün farkına varmadığımızda, zincirin tam da dönüşüm halkasında kendimizi kötü hissettiriyor, umutsuzluğa kaptırıyor, içimizi kirletirken çevremizi de kirletiyoruz.
Ne demiştik; beklentilerimizle, düşüncelerimizle, eylem ve duygularımızla çevremizi birebir etkileyebilen bir yetimiz var. Eğer böyle bir gücümüz varsa “İçsel bir ileri dönüşüm” çabası belki zamanla dışsal büyük bir ileri dönüşüm hareketini de başlatabilir.
Çevre ile duyarlı yaşama geçebilmek, korku çanları çalmaktan çok ancak kendimizle olan duyarlı bağları sorumlu gözlem ile yeniden fark etmek ve seçimlerimizi dönüştürmekle mümkün.
O zaman hemen bugün istersek içsel atıkları “tam tersi” kuralı ile ayırarak kuantum ileri dönüşüm kelebek etkisine kendimizle başlayabiliriz.
Bu sefer “Olsaydı nasıl olurdu?” sorusu ile kendini ve çevreni yargılamadığın, içten nezaketle davrandığın, iyi hissettirmek ve hissetmek için paylaştığın, hoşgörü için anlamaya çalıştığın, ataların gibi çimeni incitmeden içinde gözlemlediğin olayların listesini yapalım.
Kısa sürede yüzlerce olumlu şeyin listesini yaptığını fark edeceksin. Bu da sorun odaklı kapalı düşük frekans düşünce alışkanlığını gittikçe yüksek frekans alıcı yaratıcı çözüm odaklı olana çevirecek. Tıpkı atıklardan değer çıkartmaya çalıştığın anlardaki ilham anların gibi.
Israrla her gün, en az üç hafta yazarak çalışmayı deneyebilirsin. Hayal kırıklıkların büyük ölçüde hafifledikçe hayatında her şey bu iyiliği yansıtıyormuş gibi görünecek, yani iç gerçeğini dönüştürdükçe dış gerçek de ileriye doğru dönüşmeye başlayacak.
Ne dersin sevgili dostum denemeye değer mi?
Zeynep Çavuşoğlu